Bir arkadaşım bu e-postayı gönderdi ve hikayeyi paylaşabileceğimi söyledi, çünkü Apartman Terapisi topluluğundaki çoğumuz Craigslist'in hayranlarıyız. Yazdı, Craigslist'e biraz bağımlıyım - her zaman yeni (çoğunlukla boş) evimiz için mobilya arıyorum. Dün gece ya bir aldatmaca sanatçısı tarafından tekmeleme alarak gönderilen bir yazı buldum benim gibi yüzyıl ortaları nerdeyse heyecanlı ya da ne olduğunu bilemeyecek kadar cahil meşru bir satıcı tarafından vardı. Reklam buradaydı:
Kolların ucunda tahta bacaklı ve ahşap aksanlı bir döşemeli kolay sandalye var. Ahşabı bilmiyorum ama karım tik olduğunu düşünüyor. Bu sıradışı bir sandalye, açıklamak zor. Danimarka'da yapıldığını ve Hank Wegner tarafından tasarlandığını söyleyen bilgileri damgaladı. Bir kamera ödünç alacağım ve yarın için fotoğraf çekeceğim.
Adamın bir pul arayacak kadar anlayışlı olduğunu düşündüm, ancak daha sonra google'a “wegner sandalye” yazmak ve ellerinde ne olduğunu keşfetmek rahatsız olamazdı. Ne tür bir sandalyeden bahsettiğini bilmiyordum ama baktım ve muhtemelen papa ayı sandalyesi olduğuna karar verdim - yaklaşık 5000 dolar değerinde.
Nasıl ilerleyeceğimi bilmiyordum. Herhangi bir resim görmeden (veya rengi bilmeden) hemen cevap versem ve almaya geldiğimi söylesem sorulan fiyat için ve satıcı gerçekten ellerinde gerçekten değerli bir şey olabilir gerçeğine işaret riske? Resimler bitene kadar bekler ve sonra cevap verir miyim? Her iki durumda da, benim gibi diğer craigslist şahinleri zaten adamı devirmiş olabilir. Ayrıca, meşru olsaydı ve sandalyeyi alsaydım, satıcıların cehaletinden büyük bir kazanç elde etmekten korkmaz mıydım?
Her neyse, bir e-posta yazdım - çok heyecanlı gelmemeye çalışıyorum - ve dün gece rüya görerek uykuya daldım kazanacağım binlerce dolarlık kârla başka hangi mobilyaları satın alırdım (benim için çok zengin kan!!). Bu sabah e-postamı kontrol ettim ve sonra craigslist ve bunun meşru bir görev olduğunu ancak sandalyeyi "kazanmadığımı" keşfettim. Beni başka biri dövdü. Aggghh !!!
Çevrimiçi buluntular dünyasında sanırım kolay gel, kolay git… başkalarının paylaşacağı benzer bir “av” hikayesi var mı?